"Sıcak Nal" kapıya asılmaz!


İki Aylık Edebiyat Dergisi

29 Ocak 2011 Cumartesi

BİR MUTFAK KAZASININ ARDINDAN

  Dergimiz Sıcak Nal’ın 6. Sayısında Gül Yaşartürk’ün aşağıdaki yazısı başlıkta küçük bir mutfak kazasına uğrayarak yayımlandı. Bu hatayı düzeltme ihtiyacını metni blogumuzdan yayımlamak için bir fırsata dönüştürelim istedik. İşte size Sıcak Nal’ın 6. sayısından bir örnek, aşağıda:

Modernleşme Projesinin İdeal Kadını Olarak Büşra’nın Portresi


Gül Yaşartürk
Sıcak Nal, Ocak-Şubat 2011, sayı 6.

  Büşra bu yılın mart ayında gösterime girdiğinde, ilk film olmasından kaynaklanan pek çok tartışmayı ve merakı da beraberinde getirdi. Bu durumun en önemli nedeni, Yücel Çakmaklı, Mesut Uçakan, İsmail Güneş, Mehmet Tanrısever, Salih Diriklik gibi yönetmenlerin konu edinmesine alışık olduğumuz İslami bir karakteri, bu konunun dışında (İslami olmayan) bir yönetmenin sinemaya taşıması. Büşra’yı önemli kılan ikinci nedense, sözü edilen yönetmenlerin sinemasında, genellikle erkek karakterlerin/öznelerin İslami inanç doğrultusunda çevrelerindeki kadınları bilinçlendirmesine rastlanırken, Büşra’da “bilinçlendirme” çabasının tam aksi yönde yani başörtüsünü açma yönünde işliyor olması.

18 Ocak 2011 Salı

6. Sayının Sunu Yazısı:

KARANLIKTA HER ROMAN GÜZELDİR


  Lady Chatterley'in Sevgilisi üzerindeki yayın yasağının D.H. Lawrence' ın kendi memleketinde kalkmasının 50. yıl dönümü edebiyata yönelik sansür, yasaklama, oto-sansür diktesi, mahalle baskısı, vd. sınırlamalara karşı bir dosya yapmaya yöneltti bizi. 50 yıl önce Chatterley, tüm sözcükleriyle serbest kaldı. (İlk Türkçe çevirinin de Lady Chatterley'in Âşığı adıyla ve Avni İnsel'in çevirisiyle aynı yıl İnsel Kitabevi tarafından yayımlandığını da not düşelim. Daha sonraki tüm edisyonlarda kullanılan Akşit Göktürk çevirisi, başka bir kritik yıl olan 1968'de, ilk kez Kök Yayınları tarafından yayımlanacaktı). Bugün günümüzde, maalesef, hâlâ bu meseleyi Türkiye'de kapatabilmiş değiliz. Guillaume Apolianaire'in başına gelenler işin bir örneğini veriyor. Hâlâ Apollianaire'in kitapları yasaklanıp toplatılabiliyor. Durum bu maalesef. Üstüne bir de cinselliğin filtrelenmemiş, standardize edilmemiş her temsilinin -Chatterley'in de başına geldiği gibi- pornografi kategorisine tıkıştırılarak bastırılmasının ve norm dışına itilmesinin meşrulaştırılmasına karşı da bir şeyler söylemek gerekiyordu. İlaveten, muhafazakârlığın yükselişi ve kariyer bağımlılığının risklere yaklaştıkça alarm veren sensörü sayesinde, oto-sansür de bugün adından sözettiriyor. Dolayısıyla yazarken de, yayımlarken de sıkıntılar var. İbrahim Halaçoğlu'nun Dogtooth filmi üzerine yazısında dikkat çektiği gibi, tüm o Chatterleyvari sözcükler için, bakalım otoriteler hangi anlamları uygun görüyorlar bugünlerde, bir araştıralım dedik... Kısacası  yorganın altına kaçamak bir bakış atıyoruz bu sayıda...